Kadın düşmanlığına karşı ayağa kalkıyoruz!

Erkeklerden, patronlardan, AKP’den hakkımızı istiyoruz! Alacağız!
Kadınların hayatının her anının “güvencesizlikle” kuşatıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Bu ülkede her gün en az beş kadın, birinci derecede yakınları olan erkekler tarafından vahşice öldürülüyor; fiziksel, psikolojik ya da ekonomik tacize ve şiddete maruz bırakılıyor; milyonlarca kadının emeği hiçbir toplumsal karşılık yaratmadan yağmalanıyor. Ölenlerin hayali yaşayanlara, bu ülkedeki kadınların cinsel şiddetin, cinsiyetçi ayrımcılığın ve emek yağmasının türlü biçimleri karşısında hiçbir toplumsal güvencesi olmadığını söylüyor. “Evde, sokakta ya da işkencede tecavüze uğramak” birçok kadının hayattaki en büyük korkusu ve bu korkunun temelleri, bu ülkedeki cinsiyetçi iktidar rejiminin, başbakanından öğretim görevlisine, gazetecisinden sokaktaki sıradan maçosuna kadar uzanan bileşenleri tarafından her gün çeşitli biçimlerde yeniden üretiliyor. Kurban ya açıkça ya da örtük olarak suçlu ilan ediliyor ve kadınları geniş ya da dar anlamıyla ailenin ve aile içindeki erkeklerin mülkü sayan egemen cinsel namus ideolojisi, kadınların hayatını kuşatan güvencesizliğe karşı güvence olarak elbirliğiyle tek bir kurumu işaret ediyor: “Kutsal aile!” 

Kutsal aile, bu ülkedeki milyonlarca kadının emeklerinin ömür boyu hiçbir toplumsal karşılık yaratmadan sarf edilmesini; sudan ucuza yağmalanmasını; kadınların özelleştirilen kamusal hizmetler alanının bedava işçileri haline getirilmesini ve vahşi piyasa ilişkilerinin bu sayede daha da tahkim edilmesini güvence altına alıyor. Evdeki kadın emeği sarfiyatının zaten çalışma sayılmadığı ve “istihdam” olarak kabul edilen çalışma biçimlerine katılabilen kadınların yüzde 71’inin, yani toplamda yaklaşık 20 milyon kadının bireysel olarak hiçbir sosyal güvenlik hakkının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede “muhtaç duruma düşmek” birçok kadının hayattaki en büyük korkusu ve bu korkunun temelleri, kadın bedeni üzerindeki denetimi, kadın emeği yağmasının etkili bir aracı haline getiren neo-liberal cinsiyetçi iktidar rejimi tarafından her gün yeniden besleniyor.
AKP hükümeti, neo-liberal gerici cinsiyetçi iktidar rejiminin kurucu aktörü olarak, kadınların bedenlerini, emeklerini ve kimliklerini değersizleştiren özel bir kadın düşmanlığı siyasetiyle piyasacı, dinci, gerici toplumsal ilişkileri tahkim ediyor. Piyasacı, dinci, gerici toplumsal ilişkilerin yaygınlaşması, maddi varoluş temelleri giderek eriyen ailenin içine sığmayan kadın emeğini daha da değersizleştirip, güvencesizleştirip, itaatkârlaştırmaya hizmet ediyor. Sınıfsal kutuplaşmalarla parçalanan cinsiyetçi toplumsal yapı, kadınları ailenin içine kıstırıp annelik ve evlilik dışında seçeneksiz bırakan kadın düşmanlığı üzerinden ve kadın düşmanlığı sayesinde cemaat olarak yeniden bütünleştiriliyor: Bu piyasa cemaatinin zenginleri, itaatkâr kadın işçilerin sırtından kazandıklarını, itaatkâr eşlerinin, metreslerinin hayatlarını ve bedenlerini kontrol etmek için harcıyor. Cemaatin mülksüzleri, kadın bedeninden başka kaleleri kalmayanlar satırla, bıçakla, kezzapla eşlerini, kız kardeşlerini doğruyor. Piyasanın bütün kutsal değerleri ve bağları yok ettiği bir ülkede, zorla evlendirilerek, kuluçka makinesi yerine konularak, örtülerek, kapatılarak, parçalanarak hâkimiyet altında tutulmaya çalışılan kadın bedeni kendi kendisine yabancılaştırılarak muhafazakârlığın kalesi haline getiriliyor.

Kadınların aile içinde gördükleri şiddetin herkes tarafından açıkça bilindiği ve belgelendiği bir ülkede, ailenin ve evliliğin kadınlar için tek yaşam tarzı seçeneği haline getirilmesi, hem şiddeti hem kadın emeği yağmasını güçlendiriyor. Bu ülkedeki kadınlar için, ailenin içinde ve dışında eşit ve özgür bireyler olarak güvenceli bir hayat yaşamak imkânsız hale geliyor: Kadınların hayatının her anının erkekler, patronlar ve siyasal iktidar karşısında “güvencesizlikle” kuşatıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Bu kısır döngünün içinde hapsedilen kadınlar olarak ne yapacağız? Öğrenilmiş çaresizlik duygusuyla sürekli olarak gizli yaralarımıza, ölülerimize, hakkı yenmiş emeğimize ve ömrümüze ağlayıp sızlamaya devam mı edeceğiz? Bu güvencesizlik cehenneminden ürken biçare kurbanlar gibi sıcak yuvalarımızın var olmayan güvenliğine mi sığınacağız? “Kadına şiddet uygulayan alçaktır” derken bile kadına yönelik şiddetin üstünü örtüp meşrulaştıran kadın düşmanı Başbakana bağlı Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın “Kadına şiddet uygulayan erkek değildir” ikiyüzlü sloganıyla yürüttüğü kampanyaların paydaşı olmaktan mı medet umacağız? “Evin direği” diye nitelendirdikleri kadınları “aile sigortası” ile şiddetten koruyacaklarını ilan eden sahte kadın dostlarının peşine mi takılacağız? Yoksa kadınların hayatını kuşatan bu düşmanlık siyasetine karşı erkeklerden, patronlardan ve AKP’den hakkımızı istemek ve almak için kadın dayanışmasıyla büyüttüğümüz öz gücümüzle ayağa mı kalkacağız?


Bizler ayağa kalkmayı seçiyoruz! Erkeklerden, patronlardan, AKP’den hakkımızı istiyoruz!
Bütün kadınlar sosyal güvenceyi hak eder! Çalışmak, insan hayatı için ihtiyaç duyulan mal ve hizmetleri üretmek için emek sarf etmek demektir. Kadınlarsa hem insan hayatını, hem de insan hayatını sürdürmek için ihtiyaç duyulan mal ve hizmetleri üretmek için ömür boyu çalışarak emek sarf eden emekçilerdir.

  • Biz kadınlar karşılıksız sarf ettiğimiz emeğimizin hakkını istiyoruz! 
  • Evde yaptığımız işlerin ve çocuk yetiştirmenin devlet ve toplum tarafından ekonomik zenginlik üreten ve sosyal güvence hakkı yaratan işler olarak kabul edilmesini istiyoruz!
  • Yıllardır özelleştirilen eğitim, sağlık, çocuk ve yaşlı bakımı gibi işler için ücretsiz işçiler olarak karşılıksız olarak sarf ettiğimiz, devlet ve patronlar tarafından el konulan emeğimizin hakkını istiyoruz!
  • Başta kadın emeğinin yoğun olarak istihdam edildiği eğitim, sağlık, temizlik hizmetleri gibi alanlarda sendikasız, sigortasız, taşeron kadın işçi çalıştırmanın yasaklanmasını istiyoruz!
  • Temizlik işçilerine, evde çalışan kadınlara sosyal güvence hakkı istiyoruz!
  • Kadınların babaya, kocaya bağlı olmayan sosyal güvenceye sahip olma hakkı vardır!
  • Büyük çoğunluğu kesintisiz ve tam zamanlı çalışamayan kadınlar için emekliliği hayal haline getiren, sağlık hakkını ortadan kaldıran ve kadınların evlilik dışında kalmasını güçleştiren bütün “sosyal güvenlik” düzenlemelerinin iptal edilmesini istiyoruz!
  • Ücretli işlerde çalışan kadınların erken emeklilik hakkının iade edilmesini ve engelli anneleri gibi özel koşullara sahip kadınların sosyal güvenlikle ilgili özel haklarının tanınmasını istiyoruz!
  • “Aile sigortası” değil, kadınların aile ve evlilik dışında da var olabilmeleri; eşit ve özgür bireyler olarak asgari yaşam standartlarına sahip olabilmeleri için, kadınların toplumsal hayata eşit ve özgür bireyler olarak katılmasını teşvik eden çok yönlü pozitif ayrımcılık önlemleri istiyoruz!
  •  Kadınları aileye, evliliğe mahkûm ederek günde en az beş kadının öldürülmesine neden olan bir şiddet yatağına bağlayan bütün düzenlemelerin iptal edilmesini; kadına yönelik şiddete karşı, çalışma ve sosyal güvence alanlarını kapsayan gerçek çözümler istiyoruz!
  • Eşit, özgür ve onurlu bir hayat bütün kadınların hakkıdır! Tüm kadınlara sosyal güvence istiyoruz!

Halkevci Kadınlar

0 yorum ---- Kadın düşmanlığına karşı ayağa kalkıyoruz!

Etkinliklere katılmak için aşağıdaki boş kutuya varsa görüşünüzle birlikte Ad-Soyad ve Mesleğinizi belirtmeniz yeterlidir.

  Şemsiye! Şemsiye!

8 Mart Yaklaşıyor!

2011 Kadınlara Sosyal Güvence Copyleft