Kadınlar şiddete karşı kadın dayanışması forumunda buluştular







İstanbul’da Halkevci Kadınlar dün (Pazar günü) “Kadın düşmanlığına karşı yaşasın kadın dayanışması” adlı forumda buluştular.

Forumda kadınlar kişisel deneyimlerden, AKP’nin ikiyüzlü politikalarının, kadın emeğinin değersizleştirilmesinin anlatıldığı sunumlara, forum tiyatrolardan kadın şarkılarının seslendirildiği müzik dinletisine kadar çeşitli biçimlerde kendilerini ifade ettiler. Forum, şiddeti anlatan “bohça” isimli oyun, müzik dinletisi, sinevizyon gösterimleri ve çeşitli alanlardan kadınların konuşmalarıyla oldukça canlı geçti.

Şiddetin anlatıldığı sinevizyon gösterimiyle başlayan forumun açılış konuşmasını Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol yaptı. İlknur Birol, AKP iktidarının sürekliliğini kadın örgütlenmesine dayandırmasının ve kadınları meşruiyet sağlamakta kullanmasının üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğuna dikkat çekti. Ortada bir illüzyon olduğunu söyleyen Birol, bu illüzyonun da yine kadınlar tarafından bozulacağını söyledi. Birol, bunun yolunun da kültürel ve dini kodlarla mücadele etmek ve şiddetle ciddi bir hesaplaşma içine girmek olduğunu belirtti.

Kadın çalışması yapmanın çok zor olduğunu vurgulayan Birol, “Bu zor bir çalışma, çünkü en yakınımızdakine rağmen yapmak zorunda olduğumuz bir çalışma. Zor çünkü mutlaka başarmak zorunda olduğumuz bir çalışma. Ama bir maya tuttu mu, farketmeden büyüyen bir çalışmadır bu” dedi.

İlknur Birol kadınları, 9 Aralık’ta görülecek olan Hopa davasının duruşmasına Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş’a yönelik saldırıya karşı da dayanışmaya çağırdı. Birol, Aktaş’a yönelik şiddetin, kadın olmasının da eklenmesi ile katlandığına dikkat çekerek, olaya yalnızca devlet-polis şiddeti diyerek geçilemeyeceğini ifade etti.

Birol’un ardından kadınların, ezilenlerin, yoksulların sesi olarak kürsüye çağırılan gazeteci Pınar Öğünç bir konuşma yaptı. Konuşmasını “Medyanın kadına karşı kullandığı hoyrat-düşmanca dil bağlamında tecavüz kültürü ve edebiyatı” diyerek başlıklandırdı. Cinsel kimliklerin bastırıldığı bir kültürde tecavüzün neredeyse bir cinsellik biçimi olarak algılandığını söyleyen Öğünç, bu durumun medyaya yansıma şekillerine değindi.

Tecavüz haberlerinde, mağdur kadının yargılandığını ve popüler bir hikaye gibi aktarıldığını anlatan Öğünç, son dönemde diziler yoluyla ortaya konulan tecavüz ve popüler kültür ilişkisini paylaştı.

Öğünç, ‘Fatmagül’ün suçu ne?’ dizisinin gündeme gelen kısmının tecavüz sahnesi olması, sahnenin kaç dakika sürdüğü ve oyuncuların bu sahnede ne hissettikleri gibi konuların işlendiğini söyledi. Bunun bir de yan sanayisi olduğunu ileten Öğünç ve söz konusu sahnenin ardından satışa sunulan Fatmagül külotları, Fatmagül ismindeki şişme bebeği hatırlattı. Sorunu popüler kültüre atfetmenin bir anlamıyla da bireyi aşağılamak anlamına geldiğini kaydeden Öğünç, bireylerin tecavüz konusunda iradesizmiş gibi ele alınmaması gerektiğinin de altını çizdi. Öğünç, böyle ele alınmasının erkeği edilgenleştiren, etek boyuna ve dekolteye uygun davranmayan kadına tecavüzün kaçınılmaz olduğunu savunan muhafazakar erkek bakışı ile ilişkilendirdi.

Öğünç ayrıca “tecavüz” kelimesinin gündelikleşmesiyle ilgili görüşlerini aktardı. Kelimenin eğlenceli bir tehdit olarak, gündelik bir cümle içinde hatta bir futbol karşılaşmasının sonucunu verirken yapılan bir yorumda bile kullanıldığını söyleyen Öğünç, bu dili sahiplenen kadınlar da gördüğünü söyledi.

Öğünç “Siz tecavüz nedir biliyor musunuz gerçekten” başlıklı yazısına, “Biliyorum, göstereyim mi?” gibi tepkiler aldığını paylaştı. Tecavüz konusunda duyarlı yazılar yazması karşısında aldığı tepkileri de aktaran Öğünç “Bir erkek tipi, daha önce böyle bir şey yaşayıp yaşamadığımı merak ediyordu. Varsa böyle bir hikayem, onu duymak isteyen bir erkek iştahı da var bunun içinde, bir mücadeleyi vermek için kişisel olarak o haktan yoksun olmak gerektiğini düşüncesi de var” dedi.

Öğünç son olarak “Hem bu dili üretenlerin (kadın düşmanı dili) hem ses çıkarmayanların çok uzağımızda olmadığını bilmek ağır geliyor. Kadın düşmanlığı o kadar her yerde ki biz kadınlar güvende hissetmiyoruz” diye konuştu.

Forum programı Sarıyer Halkevi’nden kadınların tiyatro gösterisi ile devam etti. Gösteride şiddet gördüklerinin bilincinde olmayan kadınların, gerçekte karşılaştıkları cinsel, ekonomik, fiziksel ve psikolojik şiddet türleri ile yüzleşmeleri konu edildi. Sarıyer Halkevi’nden kadınlar daha sonra kadınların herhangi bir erkekten şiddet görüp görmediklerini küçük bir kağıda evet/hayır yazarak bir poşete atmasını istedi. Sonuçta bir kişinin ‘hayır’, kalan herkesin ‘evet’ yazdığı açıklandı. Daha sonra kadınlar, yaşadıkları ve farkında oldukları/olmadıkları şiddet türleri hakkında konuşarak, Tuğçe Özçelik’in yönlendirmeleri ile ‘Şiddet nedir?’ sorusuna yanıt verdi.

Tuğçe Özçelik sunumunu hazırladıkları pankarta dikkat çekerek sonlandırdı: “Örgütlenirsek, erkekleri değiştiririz, Erkekleri değiştirirsek dünyayı değiştirebiliriz.”

Kadıköy Halkevi’nden kadınlar, bir üniversite öğrencisi erkekle yaptıkları söyleşiyi dinleterek, kadına yönelik şiddetin dilinin ne kadar akıcı bir şekilde kullanılarak ve din ile meşrulaştırarak anlatılabileceğini gösterdi.

Mor Çatı’dan Ülfet Taylı, erkeklerin saldırganlıklarını doğuştan gelen özelliklerine atfetmenin, onları değiştirilebilir olmadığı sonucunu çıkarttığını söyledi. Erkeklerin sistematik olarak şiddet uyguladığını belirten Taylı, sığınak düşüncesinin kadınların elindeki araçlardan bir tanesi olduğunu söyledi. 50.000 nüfuslu merkezlerde, belediyelerin sığınak açması gerektiğini söyleyen Taylı, “Ama bu zorunluluğu yerine getiren belediye sayısı çok az. İkinci bir sorun, içi boşaltılmış sığınaklar, şiddete karşı mücadelenin bir aracı olamıyor” dedi. Nitelikli bir sığınaktan söz edebilmek için kadın ve çocukların kendi kararlarını bağımsız bir şekilde alabilmesine destek olması gerektiğinin ve hukuki desteğin öneminin altını çizen Taylı, “Biz alternatif sığınak ortaya koymak istiyoruz. Örnek oluşturmak istiyoruz” dedi.

Yasal zorunlulukların uygulamada yeterli olmadığını anlatan Taylı, bütçe sorunuyla karşılaştıklarını belirtti. Taylı, bütçenin erkekler için kullandığını 4320 sayılı kanunu uygulayacak hakim ve savcının olmadığını bunun da kadına bütçe ayrılmamasından kaynaklandığını söyledi.

Forumda, Duygu Semiz kadın istihdamı ve güvencesiz kadın işçi/çalışanlarla ilgili bir sunum yaptı. Semiz salondan çalışanların el kaldırmasını istedi. Salonun yarısının el kaldırması üzerine Semiz, arada bir temizliğe gidenleri, anket işi yapanları, parça başı iş yapanları, çocuk bakanları sordu. Başlangıçta el kaldırmayan birçok kişinin bu sorularda el kaldırması üzerine Semiz, güvencesiz ve esnek çalıştırma biçimleri konusunda bilgi ve deneyimlerini paylaştı.

Forumda bir de Tarabyaüstü Halkevi’nden kadınlar bir müzik dinletisi yaptı. Türkçe, Kürtçe şarkıları söyleyen müzik grubuna kadınlar, alkışları ve halayları ile eşlik etti.

Forumun sohbet havasında geçen kalan kısmında Asiye Çil, kadın emeğinin değersizleştirilmesini tarihsel bağlamıyla birlikte anlattı. Gizem Aytaş ise Torba Yasa ve çeşitli yollarla meclis gündemine gelen yasalardan yola çıkarak kadın istihdamı konusunda bir konuşma yaptı. Kadınlar, yaşadıkları şiddet olaylarını da içtenlikle paylaşarak, birbirlerini deneyimlerinden çıkardıkları dersleri anlattılar.

Forumda çeşitli kesimlerden kadınlar şiddetle ilgili özdeneyimlerini paylaştılar.

Dev Sağlık İş’ten kadınlar güvencesiz çalıştırılmanın kadın işçileri iki kat daha fazla etkilediğinden bahsettiler. Ankara’da hamile olduğu için işten atılan Fatma Baytar örneğini hatırlatan Dev Sağlık İş yöneticisi ve aynı zamanda sendikalaştığı için taşerona bağlı olarak çalışmak zorunda kalan Funda Keleş, işyerindeki şiddete karşı kadınların daha korunaksız kaldığını, psikolojik şiddet ve mobbingten kadınların daha fazla etkilendiğini vurguladı.

Forum, “Neden sosyal güvence istersiniz” sorusuna verilen yanıtlarla sona erdi. Verilen yanıtlardan biri “ ‘Sen ne iş yaparsın’ diyen kocayı evden kovabilmek için sosyal güvence istiyorum” oldu.

0 yorum ---- Kadınlar şiddete karşı kadın dayanışması forumunda buluştular

Etkinliklere katılmak için aşağıdaki boş kutuya varsa görüşünüzle birlikte Ad-Soyad ve Mesleğinizi belirtmeniz yeterlidir.

  Şemsiye! Şemsiye!

8 Mart Yaklaşıyor!

2011 Kadınlara Sosyal Güvence Copyleft