Altaylı’nın kadın duyarlılığının tarihçesi - Birgün

Geçen haftanın en çok tartışılan ismi Fatih Altaylı’nın o meşhur sorusuyla başlamak istiyorum. Kendisi yıllardır köşesinde “ne zaman adam oluruz?” diye sorar. Öznede Türkiye vardır ve cevaplar. Çünkü Türkiye’nin en çok “adam” olmaya ihtiyacı vardır. İşte bu en klişe cinsiyetçi söylemi yıllardır ısrarla kullanmakta beis görmeyen Fatih Altaylı, aniden kadın cinayetlerine dikkat çekme misyonunu üstlendi geçen hafta. Kocası tarafından öldürülmüş bir kadının cesedini öylece koyuverdi sürmanşete. Nasıl ki, “ne zaman adam oluruz?” diye sorup akıl verirken kadınlarla empati kurmuyorsa, öldürülen kadının yakınları yahut o fotoğrafı hayatı boyunca unutamayacak herhangi bir okuruyla da empati kurmadı. Fatih Altaylı’nın kadınlar ve cinsiyetçilik üzerine karnesi için bu çok hafif bir örnekti. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda biraz arşivlere başvurup, Fatih Altaylı’nın kadınlar konusundaki duyarlılığının tarihçesini yazmak istiyorum.

EREN KESKİN’E CİNSEL TACİZ TEHDİDİ
2002 yılında dönemin İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı avukat Eren Keskin, Kadına Yönelik Cinsel Şiddet başlıklı bir konuşma yapar. Keskin bu konuşmada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “evli kadınlara işkence olsun diye bekaret testi” yapma gibi uygulamalarını eleştirir ve TSK’yı kadınlara taciz ve işkenceyle suçlar. Dönemin atmosferi, TSK’nın henüz eleştiri kabul etmediği bir atmosferdir. TSK’ya kendini siper etmek Altaylı’ya düşer. Keskin’in bu açıklamalarına sinirlenen Fatih Altaylı radyo programında Eren Keskin’i kastederek “bu kadını gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim” der. Keskin’in açtığı dava sonucu dönemin parasıyla 593 milyon lira da tazminat ödemeye mahkum olur.

ALTAYLI’NIN “EVLİ” KADINA BAKIŞI
Fatih Altaylı, Hürriyet’ten Sabah’a yeni geçtiği dönemde Vatan yazarı Ruhat Mengi’yi kastederek “başyazarla yatılarak yazar olunmaz” tespitini yapar. Sonradan özür diler ama özür yazısında bile kadınların iş dünyasında cinselliklerini kullanarak yükseldiğine dair genel tespitler yapar. Altaylı, erkeklerle polemiğe girerken bile kadınları hedef haline getirir. Örneğin; bir televizyon programında Ali Atıf Bir’den söz ederken “öğrencileriyle evlenmesiyle tanınan bir adam” tanımlamasını yapar. Bunun üzerine Ali Atıf Bir’in eşi Çisil Sohodol Bir, durduk yerde “evlendiğinde öğrenci değil, 4 yıllık akademisyen” olduğunu açıklamak zorunda kalır. Altaylı’nın esprilerine bile ataerkil bakış hakimdir. Televizyon programında epey üzerine gittikleri Pelin Batu için “babası gelip dövecek bizi” esprisini yapar.

SÜREYYA AYHAN NASIL HEDEF OLDU?
Fatih Altaylı, kadın meselesi konusundaki en önemli sınavlarından birini de Süreyya Ayhan konusunda verir. Süreyya Ayhan’ın hocası Yücel Kop ile ilişkisinde hedef olmasını ve o dönemki sponsorunu kaybetmesine kadar gidecek olaylarda bir gazeteci olarak sorumluluğu vardır. Hatta 2001 yılında Ayşe Arman’ın Süreyya Ayhan ile yaptığı bir röportaj sonrası, Arman ve Altaylı büyük bir polemiğe girerler. Arman, Altaylı’yı eşine dahi şikaye eder. (Şikayet yazısı için http://goo.gl/aczr2) Ayşe Arman, Fatih Altaylı’yı “kıza resmen fahişe dedin” diyerek suçlar. Öyle ki, Altaylı Süreyya Ayhan’ın sonradan eşi olacak Yücel Kop’u “kızlarımızı böyle bir adama nasıl emanet ederiz?” diye peşin peşin ırz düşmanıymış gibi tanıtır. Tartışmalar böylece uzayıp gider. Fatih Altaylı, Süreyya Ayhan’ın yaşadıklarını hoyratça çekiştirirken hiç kadın meselelerine duyarlı biri gibi durmamaktadır.

NE ZAMAN “KADIN” OLURUZ?
Fatih Altaylı bugün kadın cinayetlerine karşı neredeyse tek başına mücadele ediyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyor. Hiçbir yerinden savunamayacağı o fotoğrafı savunup “onu basmasam ilgilenmeyecektiniz” gibi bir pozisyona çekmeye çalışıyor. Yaptığı eylemin hiçbir işe yaramadığı aşikâr. Kendisine yönelen tepkilerin de biraz abartıldığı ve olayın önüne geçtiği belli. Acaba Altaylı bu söyleminde samimi mi? Bunu tartışmak ve niyetini okumak yakışık almaz. Yukarıdaki örnekler, Altaylı’nın kadın sorunları konusundaki duyarlılığı için birer ipucu olabilirler sadece. Her birine pişman olup bu ‘aşırı duyarlı’ noktaya geldiyse ne mutlu. Hiç unutmuyorum 2003 yılında bir televizyon kanalında Pop Star diye bir program varken jüriyi eleştirmek için “Tek erkek Deniz çıktı” diye sözde Deniz Seki’yi savunan bir yazı yazmışlığı da vardır Altaylı’nın. Peki bu kadına yönelik cinayetlere varan şiddetin bir nedeni de bilinçaltında yatan bu bakış değil midir? O programın diğer jüri üyeleri “erkek” değilse nedir? Kadın olmak suç mudur? İşte tam da bu yüzden Fatih Altaylı tam da şimdi bir gerçeklik sınavıyla karşı karşıya. O meşhur sorusunu “Ne zaman ‘kadın’ oluruz?” diye bir sorsun bakalım, neyle karşılaşacak? Yıllarca yaptığı bu ötekileştirmeler için de bir özeleştirisi var mı? O fotoğrafı savunduğu gibi bunları da savunabilecek mi?

0 yorum ---- Altaylı’nın kadın duyarlılığının tarihçesi - Birgün

Etkinliklere katılmak için aşağıdaki boş kutuya varsa görüşünüzle birlikte Ad-Soyad ve Mesleğinizi belirtmeniz yeterlidir.

  Şemsiye! Şemsiye!

8 Mart Yaklaşıyor!

2011 Kadınlara Sosyal Güvence Copyleft